26 Kasım 2012 Pazartesi

Çalışan Annenin İlk İş Günü

Bugün minnoşumu evde bırakıp yarım zamanlı olarak işe başladım. Moleskine'imdeki son düştüğüm tarih, 10.08.2012, yani bundan tam 3,5 ay önce... Tabii ben hamileliğimin son haftasına kadar çalıştığım için, minik oğlumla evde 3 ay 1 hafta diz dize durabilme imkanım oldu. Evet, işe başlamak benim kararım... Ben kendi işinin başında olan ve işe başlayacağı tarihi kendi seçme özgürlüğüne sahip, o çok şanslı insanlardan biriyim. Hatta evimle işim arası yürüme mesafesinde, ki bu İstanbul şartlarında bulunmaz hint kumaşı... Biliyorum. Farkındayım ve tüm bu sahip olduklarım için her gün şükrediyorum. Her ne kadar bu şartları, farkında olmasa da hazırlayan ve başarmak için çok çalışan, çok kafa yoran (hem de hamile halimle) bensem de, bana bu yolculuğumda yardım eden Allah'a, evrene, doğaya, karnımdaki minik oğluma ve çok sevdiğim eşime ne kadar şükretsem az...

Fakat... Yine de... Annelik bu ya, insanın aklı evde bıraktığı miniğinde kalıyor bir şekilde. Halbuki minik anneannesiyle birlikte ve ona bayılıyor; çok güldürüyor anneanne onu. Stokta sütü de var hem... vs. vs. İnsan sıralıyor işte aklına gelen tüm iyicil düşünceleri rahatlamak için. Geçen gün Alternatif Anne'de yer alan ve Nerimanne rumuzlu yazar tarafından kaleme alınan bir yazı, bu annelik duygusunu çok güzel özetliyor aslında. Nerimanne, bu duyguyu "arsızlık" olarak tanımlamış. Evet, anne dediğin arsız oluyor biraz çocuğu konusunda. İcabında bi yarım saatin hesabını yapıyor beraber olabileceği, veya beraber olamadığı bi yarım saat için hayıflanabiliyor. Gerçekten de, uyusun diye gözünün içine bakıyor, uyuyunca da onu özlüyor. Annelik uç bir duygu işte... Belki de duyguların en yoğunu... İyi veya kötü diye bir yorum yapmaya gerek yok; mantıklı olmasına ise hiç gerek yok... Sadece kabul etmek gerek, annelik böyle bir şey.

Her çalışan anne için işe başlama "gong"u farklı zamanlarda çalabiliyor. Kimi anne, bebeği büyüyüp de anaokuluna başlayana kadar yanında kalmak isterken, kimisi iş hayatından kopamayıp bebeğin kırkı çıktıktan sonra işe dönüyor. Tabii bir de zorunluluktan işe dönenler anneler var, ki bu anneler büyük bir çoğunluğu oluşturuyor. İstemeye istemeye işe başlıyorlar, gözleri arkada kala kala... Allah herkesin yardımcısı olsun...

İşe şimdi başlamak, benim için doğru zaman gibi. Bu kadar zaman, benim yokluğumda bana bu konforu yaşatan işimin de hakkını vermeliyim öyle değil mi? Hakkını vermeliyim ki, yine böyle uzak kalmamı gerektiren zamanlarda o da bana destek olsun. Bu hayatta herşeyin hakkını vermeli zaten. Hakkını vererek hak etmeli. Herşeyin bir bedeli var neticede hayatta; bu bedel her zaman para olmasa da...

Çalışan anne olmanın da, çocuğuna maddi açıdan daha iyi imkanlar sağlama, ona yeni ufuklar açma, kendini geliştirme vs. gibi güzelliklerinin, bir bedeli de var mutlaka. Bu bedel, her ne kadar yeni annenin burnunu sızlatsa da...






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder