Eşyaların da bir ruhunun olduğuna inanırım hep; çiçekler, böcekler gibi... Onlar da sanki sahipleriyle birlikte soluk alıp verirler; iyi ve kötü günler geçirirler, yaşanmışlıklar üzerlerine siner. Unuturlar da bazen hatta, kötü tecrübelei silerek yeni başlangıçlar yapabilirler pekala, sahipleri gibi ve tabii eger sahipleri isterse... Onlar sahiplerinin ruhlarını taşırlar çünkü, bir ayna gibi onları yansıtırlar. Antikalarda bu gözle görülür bir hal alır neredeyse, 2. el eşyalar da böyledir mesela. Kullananın kokusu, ruhu ve onca anının tüm ağırlığı vardır üstlerinde. Bana hep öyle gelir ve sanırım bu sebeple de sevmem pek eski, bilhassa kullanılmış eşyaları. Hatta bazen kendi eşyalarıma bile küserim ben bu sebeple eger onlarla kötü bir gün geçirdiysem. Totem yaparım, atarım dolabımın en ücra köşesine sanki onun suçuymuş gibi... Böylece dolabın bir parçası kıyafet çöplüğü olur; ne atılır ne satılır cinsten. Yazık... Bir yerde okumuştum; kullanmadığı halde giysilerini bir türlü atamayan benim gibi birçokları, bir gün bu giysilerin hissettirdiği psikolojiye girebilecekleri ihtimaline karşı onları dolapta saklarlarmış. Belki de gerçekten öyledir...
Yeşil, çirkin, yün hırkanın mazisi pek içime siner cinstendir ama.!Huzurlu, mutlu ve sevgi doludur anıları... Sıcaktır sevgili gibi... Omuzuna alırsın, kafanı sevgilinin omuzuna dayar gibi için ısınır. Böyle yaptım ve mutlu oldum ben bugün...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder